Basit tanımıyla implant, diş kaybı söz konusu olduğu zaman, kaybedilen dişin yerine, diş kökünü taklit eden titanyum vidalar yerleştirilir. bu titanyum vidalar çene kemiğine bir basit cerrahi müdahale ile yerleştirilir. Çene kemiğine yerleştirme işlemi yapıldıktan sonra, belirli bir müddet “osseointegrasyon süreci” dediğimiz, yani çene kemiği ile implantın biyolojik olarak birleşme sürecinin tamamlanması beklenir.
Burada özelikle belirtmek istediğimiz implantların çene kemiğini ilk dönemde mekanik sonrasında biyolojik olarak tuttuğudur. Bu sürecin ardından bu yapay kök yapıların üzerine protetik yapılar (yani yapay dişler, kaplamalar, köprüler ve protezler ) yapılır.
İmplantlar genel olarak aslında birçok tıp branşlarında kullanılan yapılardır. Bizim diş hekimliğinde uyguladığımız implantlara dental implantlar denir. Dental implantlar, bir takım uygulamalarda çene kemiği ile dişeti arasına, günümüzde ise en son teknolojik gelişmeler sayesinde, çene kemiğinin içerisine basit bir cerrahi müdahale ile bir yuva açılarak kemik içine vidalanmaktadır.
İmplant Tedavisi Nasıl Yapılır?
İmplant tedavisi uygulamasından önceki en önemli aşama, hastaya gerekli klinik ve radyolojik muayenelerin yapılmasıdır.
İlgili hekim, hastası diş kaybı ile başvurduğunda veya hekim ilgili dişin ya da dişlerin çekimini gerçekleştirdikten sonra, o bölgedeki çene kemiğinin implant açısından uygun olup olmadığını tedavi öncesinde tespit eder. Burada implant, dişin çekildiği seans ile aynı seansta yerleştirilebildiği gibi, diş çekildikten belirli bir süre beklendikten sonra da yerleştirilmesi gerekebilir Bu karar, çekilecek dişin bulunduğu bölgedeki çene kemiğinin uygunluğu değerlendirilerek verilir.
Bu değerlendirme sonrasında, eğer işlem diş çekimiyle aynı seansta yapılacaksa, öncelikle ilgili bölgedeki diş eti lokal anestezi ile uyuşturulur. Yapılan anestezi türü diş çekimine nazaran çok daha basittir ve sadece dişetine uygulanır. Diş çekilir.
Çekimden sonra, dişin bulunduğu alana özel frezler yardımıyla kemik içerisinde bir yuva açılır ve implant bu yuvaya yerleştirilir. Her bir implantın yerleştirilme süresi ortalama 10 dakika kadardır. Ancak implant sayısı hastaya göre farklılık gösterir. Örneğin, ağzında hiç dişi olmayan hastalarda her bir çeneye 4 ila 6 implant yerleştirilebildiği gibi, bazı durumlarda sadece 1 ya da 2 diş eksikliği varsa o kadar sayıda implant da uygulanabilir.
Yani bir implant seansında maksimum veya minimum sayıda implant yerleştirilebilir gibi sabit bir kural yoktur. Bu sayı; hastanın genel sağlık durumu, ağzını açık tutabilme süresi ve implantların birbirine olan anatomik komşuluğu gibi etkenlere göre belirlenir. İmplant yerleştirildikten sonra, eğer gerekiyorsa implantın etrafına yapay kemik grefti ve doku destek materyalleri uygulanabilir.
Bu işlemlerden sonra, ilgili alan diş eti dokusu dikilerek kapatılır. Dikişler konusuna gelince; implantın üzeri kapatıldığında genellikle kullanılan dikişler, kendiliğinden eriyen (rezorbe olan) dikişlerdir.
Bazı özel durumlarda hekim tarafından alınması gereken dikişler de tercih edilebilir. Ancak güncel uygulamalarda, hastanın tekrar dikiş aldırmak için gelmesini gerektirmeyen, eriyebilen dikişler sıklıkla tercih edilmektedir. Bu sayede tedavi, hasta açısından daha konforlu hale gelir.
İmplant Hangi Durumlarda Uygulanır?
Diş implantının temel amacı ağızdaki eksik diş sorununu ortadan kaldırmaktır. Aşağıdaki durumlarda implant işlemi yapılabilir:
Tek Bir Dişin Eksik Olması
Çoğunlukla herhangi bir nedenle ağızdaki tek bir dişin çekilmesi gerektiğinde bu tedavi devreye girer. Tek diş eksikliğinde implantın uygulanmasında herhangi bir sakınca yoktur. Ağız içerisinde ön tarafta bulunan tek diş eksikliğinin yanı sıra arka tarafta bulunan eksik diş sorununda da uygulanması mümkündür.
Kısmı ya da Tam Dişsizlik Sorunu
Ağız içerisinde birden fazla sayıda eksik diş olması, implantın uygulanmasına engel teşkil etmez. Genellikle sadece bir ya da iki diş eksiklinde bu tedavinin uygulandığı düşünülse de aslında tam dişsizlik sorununda da implantın tercih edilmesi mümkündür.
Yüz ve Çene Defektleri
İmplantın kullanıldığı durumlardan biri de çene ve yüz bölgesinde bazı defektlerin olmasıdır. Daha estetik bir görünüm elde etmek için bu işlemden rahatlıkla faydalanılabilir.
Çene Kemiğinde Erime Olması
Eksik diş sorunu uzun süre devam ettiğinde çene kemiğinde erime meydana gelebilir. Bu durumda hemen titanyum vidanın yerleştirilmesi mümkün olmaz çünkü çene kemiği vidayı tam olarak tutamaz. Bu gibi durumlarda öncelikle kemik greftinin yapılması gerekir. Bu yöntemle çene kemiğinin ideal yoğunluğa erişmesi sağlanır ve sonrasında implantın yerleştirilmesi mümkün olur.
Hareketli Protez Kullanmak İstenmemesi
Bazı hastalar hareketli protez diş kullanmak istemiyor. Bu kişiler için en ideal seçenek ise implant oluyor. Bir kıyaslama yapıldığında hareketli protez dişlerden çok daha konforlu bir kullanım şansı sunduğunu söyleyebiliriz.
İmplant Tedavisi Kimler İçin Uygundur?
İmplant tedavisinde yaşa dair bir üst sınır yoktur. Aslında yaş açısından önemli olan, bir alt yaş sınırıdır. Çünkü implant uygulanacak bireyin kemik gelişimini tamamlamış olması gerekir. Bu gelişim yaşı, genellikle kız çocuklarında 17, erkek çocuklarında ise 18 yaş civarında tamamlanmış kabul edilir. Ancak bu yaşlar kişisel gelişim farklılıkları nedeniyle değişkenlik gösterebilir.
Bu nedenle, hastanın gelişimini değerlendirmenin en güvenilir yolu el bilek grafisi çekmektir. Bu grafi sayesinde kişinin iskeletsel gelişiminin hangi aşamada olduğu tespit edilir ve implant uygulamasına uygun olup olmadığına karar verilir. Öte yandan, üst yaş sınırı diye bir kavram yoktur.
İleri yaşta da implant tedavisi yapılabilir. Bu noktada esas önemli olan, hastanın genel sağlık ve kemik sağlığı durumunun implant uygulaması için uygun olup olmamasıdır. Bu değerlendirme sırasında bazı sistemik hastalıklar göz önünde bulundurulur. Örneğin: Şeker hastalığı (diyabet): Kontrol altında olmayan, yüksek seviyelerde seyreden diyabet hastalarında kemik sağlığı ve yara iyileşmesi olumsuz etkilenebilir. Bu nedenle, implant uygulamasından önce hastanın kan şekeri düzeyleri kontrol altına alınmalıdır.
Kontrol altındaki diyabet hastalarında implant tedavisinin herhangi bir ek riski bulunmamaktadır. Hipertansiyon (yüksek tansiyon): Tansiyon, implant uygulanacak bölgede kanamayı etkileyebileceği için önemlidir. Ancak kontrol altında olan tansiyon vakalarında implant uygulaması genellikle risk teşkil etmez. Kalp hastalıkları ve diğer kronik hastalıklar: Bu tür durumlarda da ilgili uzman hekimle görüşülerek implant planlaması yapılmalıdır.
Ayrıca, günümüzde oldukça sık karşılaşılan bir durum olan kemik erimesi (osteoporoz) için kullanılan ilaçlar da implant tedavisini etkileyebilir. Özellikle menopoz sonrası kadın hastalarda, kemik erimesine karşı kullanılan bazı iğne ve ağızdan alınan ilaçlar, kemik iyileşmesini yavaşlatabilir ya da engelleyebilir. Bu ilaçlar, implant yerleştirildikten sonra yaraların iyileşmesini geciktirebilir, bu nedenle mutlaka hekimin bilgisi dahilinde dikkatle değerlendirilmelidir.
İmplant Diş Tedavisinin Aşamaları Nelerdir?
İmplant tedavisinde ilk aşama, işlem öncesinde hastanın muayene edilmesi ve uygulanacak implantın türü ile özelliklerine karar verilmesidir. Bu aşamadan sonra, hastaya işlem öncesi antibiyotik ve ağrı kesici gibi gerekli medikal tedaviler başlanır.
Ardından işlemin gerçekleştirileceği ortam steril koşullarda hazırlanmalıdır. Daha sonra ağız içinde implantın uygulanacağı bölge lokal anestezi ile uyuşturulur. Diş etine küçük bir kesi yapılır ve altındaki kemik dokusu açığa çıkarılır. İmplant için gerekli yuva kemik içerisine hazırlanır. Uygun hazırlık tamamlandıktan sonra implant yuvasına yerleştirilir ve işlem bölgesi dikişle kapatılır.
İşlem sonrasında hastanın ağrı duymaması için ağrı kesici kullanması ve antibiyotik tedavisine devam etmesi önerilir. Şişliğin önlenmesi için komplike cerrahiler sonrası steroid yani kortizon kullanımı ve şişlik önleyici jellerde kullanılabilmektedir. Aynı zamanda, şişlik oluşumunu önlemek amacıyla genellikle 24 saat süresince buz uygulaması yapılması tavsiye edilir.
Yara bölgesinin temiz tutulabilmesi için antiseptik gargaraların kullanılması istenir. İşlemi takip eden birinci haftada hasta tekrar kontrole çağrılır ve yara bölgesi değerlendirilir. Daha sonra implantın çene kemiğine kaynaması için belirli bir süre beklenir. Bu kaynama süresi tamamlandıktan sonra, implantın üzerine ölçü alınabilmesi için bir ara parça takılır.
Bu parça yardımıyla dijital ölçü alınır ve üzerine yapılacak kaplama (protez diş) laboratuvar ortamında hazırlanır. Kaplama hazırlandıktan sonra implantın üzerine yerleştirilerek tedavi tamamlanır. Hastalar tarafından sıkça yanlış bilinen bir konuya da açıklık getirmek gerekir: İmplant ve üzerine yapılacak kaplama diş genellikle tek bir parça zannedilir.
Oysa bu doğru değildir. İmplant, çene kemiğine yerleştirilen vida şeklindeki ana gövdeyi ifade eder. Üzerine daha sonra takılan kaplama ise “kron” olarak adlandırılan ayrı bir parçadır. Dolayısıyla implant tedavisi iki ayrı parçadan oluşan bir sistemdir.
İmplant Tedavisinin Avantajları Nelerdir?
İmplant tedavileri, tekli ya da çoklu diş eksikliklerinin giderilmesinde kullanılan modern ve etkili yöntemlerdir. Bu tedavinin çeşitli avantajları bulunmaktadır. İlk olarak, özellikle tek diş ya da birkaç diş eksikliği durumlarında, implantlar geleneksel köprü tedavilerine kıyasla önemli bir avantaj sunar.
Köprü yapılırken sağlam komşu dişlerin kesilmesi gerekirken, implant tedavisinde komşu dişlere hiçbir müdahale yapılmaz. Bu da implantın en büyük avantajlarından biridir. İkinci olarak, implantlar yerleştirildikleri çene kemiğinin erimesini önler. Çünkü implant, kemiğe basınç uygulayarak o bölgenin fonksiyon görmesini sağlar.
Bu durum, hem kısa vadede hem de uzun vadede çene kemiğinin estetik ve fonksiyonel olarak sağlıklı kalmasına katkıda bulunur. Üçüncü önemli avantaj ise fonksiyonel yeterliliktir. İmplantlar, hastaların doğal dişlerine benzer şekilde sağlıklı bir çiğneme yapabilmelerine olanak tanır. Aynı
zamanda, görsel açıdan da doğal dişe oldukça yakın bir estetik sunar. Tam dişsizlik vakalarında, implantlar sayesinde hastaya sabit protezler uygulanabilir. Bu durum, hastanın konuşma, çiğneme ve gülme gibi günlük işlevlerini daha rahat ve güvenli bir şekilde gerçekleştirmesini sağlar.
Ayrıca, hareketli protezlerin yani halk arasında damak olarak bilinen protezlerin yaşattığı rahatsızlıklar da bu sayede ortadan kalkar. Bölgesel diş eksikliklerinde ise implant uygulandığında hem komşu dişlere zarar verilmemiş olur hem de protezin çiğneme kuvvetini daha etkili şekilde iletmesi sayesinde daha konforlu bir kullanım sağlanır. Tüm bu nedenlerle implantlar, günümüzde en çok tercih edilen tedavi seçeneklerinden biridir.
İmplant Tedavisinin Riskleri Var mıdır?
Elbette, sağlıkla ilgili uygulamaların neredeyse tamamında olduğu gibi, implant tedavisinde de bazı riskler mevcuttur. Ancak bu riskler, uygun planlama ve dikkatli uygulama ile büyük oranda azaltılabilir. İmplant tedavisindeki riskleri minimalize edebilmek için, öncelikle hastanın genel sağlık durumu ve implantın uygulanacağı bölgedeki kemik yapısının uygunluğu dikkatle değerlendirilmelidir.
Bu değerlendirmeler doğru şekilde yapılmazsa, en yaygın görülen risklerden biri olan implantın çene kemiğine kaynamama riskiyle karşılaşılabilir. Bu durum, hastaların en çok şikayet ettiği komplikasyonlardan biridir. Bu sorun neden meydana gelir? Yerleştirilen implant çene kemiğine mekanik olarak sadece sıkışarak tutunmaz.
İlk aşamada kemik içine belirli bir kuvvetle yerleştirilse de, implantın ağızda ömür boyu kalmasını sağlayan esas mekanizma, implant ile kemik arasında gerçekleşen biyolojik bağlanmadır. Bu bağlanma, “osseointegrasyon” olarak adlandırılır. Eğer kemik kalınlığı, yoğunluğu ya da yapısı doğru değerlendirilmeden implant yerleştirilirse, implant kemiğe kaynayamaz ve başarısızlıkla sonuçlanabilir.
İste burada uygulanacak implantın kalitesi, uzman bir hekim tarafından uygulanması , ve kemiğe uygun implantın secimi önemlidir. Bu kriterler implantin tutup tutmamasını etkiler. Birçok hastamız benim vücut yapım implanti kabul etmiyormuş gibi yanlış bir bilgiye sahiptirler, halbuki implant materyali olan titanyum alerjisi çok nadir gözlenen bir durumdur.
Bu tip kaynama sorunları genellikle uygulama hatası kaynaklıdır. Bir diğer önemli risk ise anatomik yapılara zarar verilmesidir. Alt ve üst çenede dikkat edilmesi gereken birçok hayati anatomik yapı bulunmaktadır. Alt çenede en sık dikkat edilmesi gereken yapı, çene kemiğinin içinden geçen sinirlerdir. Bu sinirlere zarar verilmesi durumunda geçici veya kalıcı dudak uyuşuklukları ( parestezi ) meydana gelebilir.
Üst çenede ise dikkat edilmesi gereken yapılar arasında sinüs boşlukları (maksiller sinüs) ve komşu diş kökleri yer alır. Gerekli ölçümler yapılmadan, bu bölgelere implant uygulanırsa, sinüs membraninin delinmesi sonucu sinüzit gibi rahatsızlıklar ya da komşu diş köklerine zarar verilmesi nedeniyle diş kayıpları yaşanabilir.
Sonuç olarak, implant tedavisi yüksek başarı oranlarına sahip bir yöntem olsa da, planlama ve uygulama sürecinde yapılan hatalar bazı riskleri beraberinde getirebilir. Bu nedenle işlem öncesinde detaylı muayene ve radyolojik değerlendirme büyük önem taşır.
İmplant Tedavisi Öncesi Nelere Dikkat Edilmelidir?
Tedaviye başlanmadan önce hastaların implant tedavisinden ne beklediklerini diş hekimleri ile görüşmeleri gerekir. Aynı zamanda mevcut hastalıklarınız ve kullandığınız ilaçlar varsa bu konuda doktorunuza bilgi vermeniz önemlidir.
Özellikle kan sulandırma özelliği olan bir ilaç kullanıyorsanız diş hekiminiz ilacı işlem gününde ya da birkaç gün öncesinden başlayarak kullanmamanızı talep edebilir. Bunun dışında hastaların tedavi öncesinde uygulamaları gereken özel yöntem bulunmuyor.
İmplant Tedavisi Sonrasında Dikkat Edilmesi Gerekenler Nelerdir?
İmplant tedavisi sonrasında dikkat edilmesi gerekenleri iki gruba ayırmak mümkündür: yakın dönem ve uzun dönem. Yakın dönemde yapılması gerekenlerin başında, doktorunuzun size önerdiği ilaçları düzenli olarak kullanmak gelir. Bu ilaçlar arasında antibiyotikler, ağrı kesiciler ve antiseptik gargara, sislik önleyici jeller ve belli durumlarda kortizon uygulamaları yer alır.
Ayrıca yara yerinin temizliği de büyük önem taşır. İlgili bölgenin günde birkaç kez gargara ile temizlenmesi ve gerekirse yumuşak kıllı bir diş fırçası ile nazikçe fırçalanması önerilir. Dikiş yerlerinin temiz ve kuru tutulması enfeksiyon riskini azaltır. Bu dönemde sigara ve alkol kullanımından uzak durulmalıdır. Ayrıca, süt ve süt ürünlerinden de bir süre kaçınılması önerilir. Bu ürünler yara yerinde enfeksiyon oluşmasına zemin hazırlayabilir. Uzun dönemde dikkat edilmesi gereken en önemli konu hijyendir.
İmplant çevresinin günlük ağız bakımında titizlikle temizlenmesi gerekir. Bu amaçla yalnızca diş fırçası değil; ağız duşu, ara yüz fırçası ve diş ipi gibi ek temizlik araçları da kullanılmalıdır. Çünkü implant çevresinde gıda artığı birikirse enfeksiyon gelişme riski yüksektir. Diş taşlarının düzenli olarak temizlenmemesi de implant çevresindeki kemiğin erimesine ve implantın kaybedilmesine yol açabilir.
Tüm bunların yanında, yılda en az bir kez diş hekiminizi ziyaret etmeniz gerekir. Bu kontroller sırasında gerekirse radyografik görüntüleme yapılarak implantın kemikle olan ilişkisi değerlendirilir. Hekimin gerekli gördüğü durumlarda, profesyonel temizlik işlemleri uygulanarak evde yapılan ağız bakımına destek sağlanır.
İmplant İşlemi Ağrılı mıdır?
Cerrahi yapılacak bütün müdahalelerde ağrı beklenen bir sonuçtur. Önemli olan, bu ağrının gerekli medikal tedavilerle kontrol altına alınmasıdır. Öncelikle, implant uygulama seansı sırasında ağrı oluşmaz. Çünkü ilgili bölgenin gerekli anestezik maddelerle uyuşturulması sayesinde hastanın ağrı hissetmesi mümkün değildir. Eğer hasta işlem sırasında ağrı hissediyorsa, bu durum işlemin gidişatında yolunda gitmeyen bazı unsurların olduğunu gösterebilir.
İşlem sonrasında hastanın ağrı duymaması için tablet şeklinde, damar yolundan ya da kalçadan uygulanabilen ağrı kesiciler önerilir. Bu ağrı kesiciler doğru zamanda ve doğru dozda kullanıldığında, hastalar işlem sonrası süreci tamamen ağrısız geçirebilmektedir.
Bu, hastalarımız tarafından bize en sık sorulan konulardan biridir. Ancak günümüzde uygulanan doğru medikal tedaviler sayesinde, implant tedavisindeki ağrı önemsenecek düzeyde değildir ve büyük ölçüde kontrol altına alınabilmektedir.
İmplant Tedavisi Ne Kadar Sürer?
İmplant uygulama işlemi, yapılacak bölgedeki çene kemiğinin durumuna ve tedavinin ne kadar komplike olduğuna göre farklılık gösterebilir. Fakat implant yerleştirildikten sonra üzerine geçici protez ayni gün takılabildiği gibi daimi protezin ne zaman uygulanacağı konusu uygulanacak çeneye, bölgeye ve hastaya göre değişiklik gösterir.
Bu süre genellikle 2 ay ile 6 ay arasında değişmektedir. Ancak bu bekleme süresini kısaltan, yüzeyi özel düzenlenmiş bazı implant türleri de bulunmaktadır. Beklemeye zamanı olmayan hastalar için, bu özel implantlarla süreyi 3 haftaya kadar düşürmek mümkündür. Öte yandan, implant sonrası kaplama yapılma sürecini uzatan bazı uygulamalar da vardır. Bunlardan en yaygını, kemik tozu uygulamalarıdır.
Eğer implantın etrafına kemik tozu yerleştirilmişse, bu tozun sağlıklı bir şekilde kemikleşmesi genellikle 4 ila 6 ay sürmektedir. Aslında burada beklenen esas süreç, implantın kemiğe kaynamasından çok, uygulanan kemik tozunun kemikleşme süresidir. Dolayısıyla bu soruya genel bir yanıt vermek gerekirse, implant sonrası kalıcı kaplamaların uygulanması 2 ay ile 6 ay arasında değişen bir süreci kapsar.
Fakat artık günümüzde bu bekleme süreci hastalar için çok daha az sorun oluşturmaktadır. Çünkü implant uygulandıktan hemen sonra, hastaya aynı gün içerisinde geçici ve sabit bir protez, yani kaplama diş yapılabilmektedir. Bu geçici dişler sayesinde hastalar, süreci neredeyse kendi doğal dişi kadar konforlu bir şekilde geçirebilmektedir.
İmplant Üzerine Yapılan Diş Doğal Görünür mü?
İmplant üzerine yapılan dişlere genel olarak protezler denir. Tek diş eksikliğinde bu protezlere “kron”, çoklu diş eksikliklerinde ise “köprü” denir. Günümüzde bu işlemlerde kullanılan materyaller, teknolojiyle birlikte sürekli gelişmektedir. Teknoloji ilerledikçe, yapılan dişlerin doğal dişlere olan benzerliği de artmıştır. Öyle ki şu an kullanılan malzemeler sayesinde, yapılan dişler doğal dişten ayırt edilemeyecek kadar gerçekçi bir görünüme ulaşmıştır.
Dolayısıyla implantların üzerine yapılacak kaplamalarda doğru materyal seçilirse ve bu materyalin kalitesi iyi olursa, hastalar kendi doğal dişlerinden ayırt edemeyecekleri kadar estetik sonuçlar elde edebilir. Aslında bu estetik algıyı belirleyen en önemli unsur, yapılan kaplamanın hem ışık geçirgenliği hem de doğala yakın formudur.
Kaplamanın doğal bir diş gibi ışığı geçirmesi ve aynı zamanda doğal diş kadar dayanıklı olması beklenir. Bu noktada ürün seçimi oldukça önemlidir. Doktorunuzun bu konudaki tavsiyelerine uymanız ve yapılacak kaplamanın sayısına göre uygun malzemenin seçilmesi, hem estetik hem de sağlamlık açısından en önemli faktördür.
İmplant Hangi Yaşlarda Uygulanabilir?
İmplant tedavisinin uygulanabilirliği değerlendirilirken, hastanın yaşı değil, gelişimini tamamlamış olması göz önünde bulundurulur. Bu tamamlanma genellikle kız çocuklarında 17 yaş, erkek çocuklarda ise 18 yaş civarında gerçekleşmektedir. Fakat bunun tespiti için el bilek grafisi çekilir ve kemiklerdeki kaynamalara bakılarak değerlendirme yapılır.
Çünkü gelişimin tamamlanma süreci kişiye göre farklılık gösterebilir. Maksimum yaş için ise bir sınır yoktur. Hastanın sağlık durumu ve kemik yapısı el verdiği sürece her yaşta implant uygulanabilir. Genellikle çoklu diş kayıpları ileri yaşlarda görüldüğü için, bu yaşlarda implant ihtiyacı genç yaşlara kıyasla daha fazladır.
Toplumda yaygın olan “ileri yaştaki hastalara implant uygulanmaz” düşüncesi doğru değildir. Aslında implant tedavisine en çok ihtiyaç duyulan dönem, bu ileri yaşlardır. Dolayısıyla yaşınızı engel olarak görmeden, bu konuda değerlendirme yapılması için mutlaka bir diş hekimine muayene olun.
İmplantın Başarısının Bağlı Olduğu Faktörler Nelerdir?
Bu soruya verilecek aslında birçok geniş kapsamlı cevap bulunmakla beraber, en önemli faktörler hastanın sağlık durumu, uygulanacak implantın kalitesi, uygulamayı yapacak doktorun tecrübesi ve implantın yerleştirileceği alanın uygunluğudur. Bütün bu faktörler değerlendirildikten sonra, implant doğru kişi tarafından, doğru hastaya, uygun kalite ve yapıdaki implant uygun bölgeye uygulanırsa, riskin neredeyse sıfır olduğu bir uygulamadan söz edilebilir.
Bunun dışında, implant uygulaması sonrası hastanın ağız bakımına dikkat etmesi ve hem medikal hem de hekimin verdiği diğer uyarılara uyması, implantın başarısını doğrudan etkileyen en önemli unsurlardandır.
İmplant Vücut Tarafından Reddedilir mi?
İmplantın ana materyali olan titanyuma karşı bazı medikal durumlarda alerjiden bahsedilmiştir, fakat bu oran yok denecek kadar azdır. Dolayısıyla implantın vücut tarafından reddedilmesinden çok, düşük implant kalitesi, hekim tecrübe yetersizliği, kemiğe uygun olmayan implantın uygulanması gibi faktörler söz konusudur. Bu unsurlara dikkat edildiği sürece, implantın vücut tarafından tamamen titanyuma karşı reaksiyon göstererek reddedilmesi oldukça nadir görülen bir durumdur.
İmplantlar Kanser Yapar mı?
Aslında implantlarla kanser arasındaki ilişki, bazı implant yüzey kaplamalarında kullanılan materyallerin, kanser hücrelerinde yapılan laboratuvar testlerinin incelenmesiyle gündeme gelmiştir. Buradaki iddia, kanser hücre yapısında bulunan bazı metallerin implanttan kaynaklanmış olabileceği yönündedir. Fakat unutulmaması gereken önemli bir husus vardır: Bu tür metallerin vücuda geçişine neden olan yapılar, genellikle kalitesiz ve uygun standartlarda üretilmeyen implantlardır.
Günümüzde bilimsel olarak kalitesi kanıtlanmış, yıllardır kullanılan ve gerekli tüm çalışmalardan başarıyla geçmiş implantlarda böyle bir metal salınımı söz konusu değildir. Şimdiye kadar yapılmış binlerce, hatta on binlerce bilimsel çalışmada implantlarla kanser arasında herhangi bir ilişki tespit edilmemiştir. Yaklaşık 55 yıllık bir geçmişe sahip olan implant teknolojisi, bugüne kadar yapılan tüm araştırmalarda güvenle uygulanabilir bulunmuştur.
Operasyon Esnasında veya Sonrasında Rahatsızlık Olur mu?
Bu rahatsızlıklardan en bilineni, genellikle hastamız tarafından ağrıyla ilgili olarak sorulan kısımdır. Ağrı, gerekli medikal tedaviler ve gerekli anestezik maddeler uygulandığı takdirde, önemsenmeyecek kadar minimize edildiği için hastayı rahatsız etmesi söz konusu değildir. Bunun haricinde oluşabilecek rahatsızlıklar, hastanın yüzünde şişlik ve morluk oluşmasıdır. Bu şişlik ve morluk oluşmasına karşı en güncel tedavi, buz uygulaması ve kortokosteroidler ve jeller gibibir takım medikal tedavilerle bunun baskılanmasıdır.
Dolayısıyla yine ağrı tedavisinde olduğu gibi, hastamız işlem sonrası gerekli medikal jelleri yüzüne uyguladığı takdirde morluk engellenebilmektedir. İyi bir buz uygulaması, doktorumuzun implant yapılan tarafa doğru yatmamamız yönündeki tavsiyesi ve beraberinde gerekli bazı şişlik engelleyici ilaçlar kullanılırsa, işlem sonrası hastamızın rahatsızlığı yok denecek kadar az olmaktadır.
Diş Sıkmak İmplantı Etkiler mi?
Diş sıkma alışkanlığı, genellikle geceleri, bazı durumlarda ise gündüzleri hastalarımızın çenesini kilitlemesi ve dişlerini gıcırdatması şeklinde görülen kötü bir alışkanlıktır. Bu alışkanlık, hastanın kendi dişlerine zarar verdiği gibi, implantları da olumsuz etkiler. Bu durumda, implantlara aşırı bir kuvvet uygulandığı için, implantın çevresindeki dokularda kemik erimesi ve diş eti enfeksiyonu meydana gelebilir.
Bunun haricinde, diş sıkma alışkanlığının en çok zarar verdiği yapı, implant üzerine yapılan kaplamalardır. Genellikle hastanın kendi dişleri zamanla aşınırken, kaplama materyali aynı şekilde aşınmaz. Bu nedenle bu kaplamalarda kırık ve çatlaklar oluşabilir. Dolayısıyla diş sıkma alışkanlığı olan hastalarda mutlaka koruyucu gece plakları kullanılmalı, bu yeterli olmuyorsa çene bölgesine botoks uygulamaları yapılmalıdır.
Diş sıkmanın bir diğer olumsuz etkisi de, implantla kaplamayı birbirine bağlayan vidaların zamanla gevşeme ve hatta kirilma ihtimalidir. Tüm bu durumlar göz önüne alındığında, diş sıkma alışkanlığı olan hastalara gece plağı kullanmaları ve gerekiyorsa botoks tedavisi almaları kesinlikle önerilir.
İmplant Tedavisi Konuşmayı Etkiler mi?
İmplant tedavisi, tek bir dişe uygulanabildiği gibi, hastalarımızın hiç dişi olmadığı durumlarda ya da ağızda çekilmesi gereken tüm dişlerin olduğu hastalarda da uygulanabilmektedir. Pek tabii ki hastamızda birden çok diş eksikliği olduğu durumlarda, hem diş kayıpları hem de bu kayıpların yerine getirilen yeni yapılar, dilin alışkın olduğu hareketleri etkileyebilir. Bu nedenle telaffuzda bazı değişiklikler görülebilir.
Ancak bu değişikliklerin hemen hepsi, en fazla bir ay içerisinde alışılan durumlar hâline gelir. Dolayısıyla, implant sonrası özellikle cerrahi sonrası bir dönem boyunca şişliğe bağlı ya da dokulardaki değişikliklere bağlı konuşma farklılıkları olması normal kabul edilir. Hastamıza daimi protezi yapıldıktan sonra da, ortalama bir aylık alışma süreci doğaldır. Daha sonra dudak ve dil hareketleri yeni yapılara alıştığı için, konuşmadaki bu geçici farklılıklar tamamen ortadan kalkabilir.
Hamilelikte İmplant Tedavisi Yapılabilir mi?
Bu dönemde, hastalarımızın gebe olduğu durumlarda radyografik görüntüleme yöntemlerinden faydalanamadığımız için genellikle implant uygulamalarını tercih etmemekteyiz. Beraberinde, hastalarımızın kadın doğum uzmanları da, çok acil bir durum olmadıkça gebelik döneminde cerrahi uygulamalardan kaçınmaktadır.
Çok acil olan diş çekimi ya da kanal tedavisi gibi işlemler genellikle gebeliğin ikinci trimestri yani üçüncü ve altıncı ayları arasında yapılmaktadır. Fakat aciliyet gerektiren uygulamalar arasında dental implant tedavisi yer almaz. Dolayısıyla gebe olan hastalarda implant uygulaması yapılmaz. Fakat doğum sonrası, emzirme döneminde implant uygulamaları güvenle yapılabilmektedir.
Sadece burada dikkat edilmesi gereken husus, hastaya bebeği rahatsız etmeyecek antibiyotik ve ağrı kesicilerin verilmesidir. Çünkü emziren annenin kullanacağı her ilaç süte geçeceğinden, ilaç seçimi doğru yapılmalıdır. Ancak emzirme döneminde, implant gibi her türlü cerrahi işlem güvenle uygulanabilmektedir.
Bilgi sahibi olun –> zirkonyum diş kaplama
Zirkon İmplant Nedir?
Zirkonyum, diş kaplama malzemesi olarak kullanılabildiği gibi, dişle aynı renkte olması ve doku uyumunun yüksek olması sebebiyle implant yapımında da günümüzde güncel olarak tercih edilmektedir. Avantajlarından biri, şeffaf renkli olması ve doku altından yansıma göstermemesi nedeniyle estetik açıdan çok daha uyumlu hale gelmesidir.
Bir diğer avantajı ise, metal alerjisi olan hastalarda, titanyum ve titanyum içeren metallere karşı alerjik reaksiyonlar görülebilirken, zirkonyumda böyle bir durumun söz konusu olmamasıdır. Bu gibi sebeplerle, zirkon implantlar son birkaç yıldır uygulanmakta olup, önümüzdeki yıllarda titanyuma göre çok daha fazla tercih edileceği düşünülmektedir.
İmplant Çeşitleri (Türleri) Nelerdir?
İmplantlar genellikle titanyumdan üretilen vidalardır. Günümüzde ayrıca zirkonyum gibi alternatif malzemelerden üretilen implantlar da kullanılmaktadır. Zirkonyum implantların popülaritesi her gecen gün artmaktadır. kemik ve dişeti uyumunun yüksek olması ve beyaz renkte olması dolayısıyla dişetinden koyu renkli yansıma yapmaması avantajlarıdır. Genel olarak implantlar, çene kemiği içerisine bir yuva açılarak yerleştirilir ve bu tür implantlara kemik içi implantlar (endoosseos) denir.
Bunun dışında, son yıllarda tekrar popülerlik kazanmaya başlayan bir diğer tür ise periosteal implantlardır (doku altı implantlar). Bu implantlar, çene kemiğinin üzerine yani kemiğin dış yüzeyine yerleştirilir. Genellikle çene kemiğinin hacim olarak yetersiz olduğu, klasik implantın uygulanmasının zor olduğu durumlarda tercih edilirler. Bu gibi vakalarda önce hastadan üç boyutlu tomografi alınır. Alınan görüntülerden hastanın çene ve kemik yapısı üç boyutlu olarak modellenir.
Bu modele uygun şekilde özel olarak tasarlanmış titanyum yapılar üretilir. Bu yapılar, çene kemiğine vida ile sabitlenerek üzerine dişlerin yerleştirileceği sabit protezler uygulanabilir. Bir diğer uygulama ise zigomatik implantlar yani hastamızın elmacık kemiklerine yerleştirilen implantlardır. Bu implantlar çeşitli nedenlerle üst çenelerin standart implant uygulamaları için yetersiz olduğunda durumlarda uygulanır.
İmplantlar arasında bir diğer farklılık da tasarım şekillerinden kaynaklanır. İmplantlar genel olarak iki ana şekle sahiptir: silindirik ve konik (kolik) yapılı implantlar. Konik implantlar, dişin çekildiği seansta hemen implant uygulaması yapılacak durumlar için daha uygundur. Bu implantların dizaynı dolayısıyla çene kemiğine tutunma gücü daha fazladır.
Ayrıca bu implantlar doğal diş köküyle benzer konik yapıda oldukları için, yerleştirildikten hemen sonra üzerine geçici bir protez takılmasına da olanak tanıyabilirler. Silindirik implantlar ise genellikle kemik hacminin daha yeterli ve geniş olduğu bölgelerde tercih edilir. Sonuç olarak, implantlar şekline, kullanılan materyale ve yerleştirildikleri bölgeye göre farklı türlerde sınıflandırılır. Uygun implant türünün seçimi, hastanın çene kemiği yapısına, sağlık durumuna ve uygulama yöntemine göre hekim tarafından belirlenir. Genel olarak implant çeşitleri şu şekildedir:
Subperiostal İmplantlar
Diş kemiği üzerinden ölçü alınır ve implantın bu ölçüye göre hazırlanması sağlanır. Bu yöntemin ön plana çıkan özelliği ise çiğneme esnasında dişlere uygulanan basıncın eşit bir biçimde dağıtılmasını sağlamasıdır. Bu implantın görüntüsünün kafesi anımsattığını ve periostun altında kemiğin üzerine uygulandığını ekleyelim.
Endosseöz İmplantlar
Tek bir diş eksikliğinde uygulanabildiği gibi birden fazla sayıda diş eksikliğinde de tercih edilebilen bir yöntemdir. En yaygın şekilde kullanılan implant türüdür ve bu yöntem de 3’e ayrılır. Endostal olarak da bilinen yöntem, vida, silindirik ve blade şeklinde uygulanabilir.
Transosseöz İmplantlar
Genellikle kemik boylarında yetersizlik olduğunda tercih edilir. Ancak çok sık uygulandığı söylenemez. Nedeni ise bir hayli zor uygulanan bir teknik olmasıdır.
İntramukozal İmplantlar
Tamamı titanyum kaplama olan bu tekniğin temel amacı protezdeki retansiyonu yükseltmektir. Ancak çok sık tercih edilmez.
Endodontik İmplantlar
Zayıf dişlerin yapısını sabitleştirmek gerektiğinde uygulanan bir yöntemdir.
Merak edenler için –> Diş beyazlatma
İmplant Fiyatları Ne Kadardır?
İmplant tedavilerindeki fiyat hususunu etkileyen en önemli faktör, kullanılacak implantın kalitesidir. Bu konuda yurt dışında çeşitli ülkelerde üretilen implantlar olabildiği gibi, ülkemizde de gerekli kaliteye sahip implantlar üretilebilmektedir. Buradaki tercihimiz, uygulanacak bölgedeki kemiğin durumu ve hangi implantın o alan için daha uygun olacağına yöneliktir. Tercih edilecek implant, sadece ülke menşeine göre fiyatlandırılmamaktadır.
Bazı ülkeler çelik ve otomotiv sanayisiyle öne çıktığı için o ülkelerde üretilen implantların kaliteli olduğu düşünülse de, aynı ülkelerde düşük kaliteli implantlar da üretilebilmektedir. Bu noktada hastalarıma en önemli tavsiyem, implantın üretildiği ülkeye değil, markasına odaklanmalarıdır.
Çünkü belirli markaların implantları, belli standartlara sahiptir ve uzman hekimler tarafından uygulandığında büyük fiyat farkları oluşmaz. Sadece ufak tefek fiyat farklılıkları görülebilir. Dolayısıyla kıyaslamanın, implantın üretildiği ülkeye göre değil, aynı markanın farklı yerlerdeki uygulamaları arasında yapılması en doğrusudur.
ilginizi çekebilir –> invisalign
Yazar:
Kıvanç TÜRKOĞLU
Ağız ve Çene Cerrahisi Uzmanı
İmplant Tedavisi İle İlgili Sıkça Sorulan Sorular
İmplant Tedavisinde Kemik Yetersizse Ne Yapılır?
Kemiğin miktarını, kalınlığını ve dikey yöndeki uzunluğunu artırma işlemleri; kemik tozu materyalleriyle, hastanın kendi vücudundan alınan kemiklerin ilgili bölgeye transfer edilmesiyle veya blok yapıdaki kemikleri taklit eden bazı yapay malzemeler yardımıyla yapılabilmektedir. Bu yöntemlerden hangisinin tercih edileceği, eksik olan kemik miktarına ve eksikliğin bulunduğu bölgeye göre belirlenir. Burada sıkça yanlış bilinen bir konu vardır: Her kemik eksikliğinin kemik tozu ile çözülebileceği sanılır.
Oysa bu ne yazık ki mümkün değildir. Kemik tozu, yalnızca sınırlı eksikliklerde, eksik kalınlığı ya da dikey yüksekliği tamamlamak amacıyla kullanılabilir. Ancak ciddi kemik eksikliklerinde, hastanın alt çene arka bölgesinden, alt çene ön bölgesinden ya da kalça bölgesinden alınan kemikler ilgili bölgeye transfer edilerek, yeterli kemik miktarı sağlanmaya çalışılır.
İmplant Uygulaması Öncesinde Hangi Tetkikler Yapılır?
Hastamızın sağlık durumunun implant için uygun olup olmadığını tespit etmek amacıyla bazı kan tetkikleri yapılır ve gerekirse hastanın doktoruyla yazışmalar gerçekleştirilir. Bunun haricinde, implantın uygulanacağı bölgedeki kemiğin uygunluğunu değerlendirmek için panoramik film dediğimiz 2 boyutlu görüntüleme yöntemlerinden ve birçok uygulamada tomografi dediğimiz 3 boyutlu görüntüleme tekniklerinden faydalanılır.
Bu 3 boyutlu filmler, kemiğin eksiksiz bir şekilde hem kalınlığını hem yüksekliğini, aynı zamanda çene kemiğinin kalitesini değerlendirmemizi sağlar. Günümüzde tomografi cihazlarıyla yapılan bu detaylı değerlendirmeler sayesinde, işlem sırasında karşılaşılabilecek sürprizler neredeyse sıfırlanmaktadır.
Kan Sulandırıcı Kullanan Biri İmplant Yaptırabilir mi?
Kan sulandırıcı kullanımı, hastalarımızda genellikle dolaşım bozuklukları nedeniyle, kardiyolojik ya da sistemik nedenlerle verilen bazı tablet ya da iğne formlarındaki ilaçlarla olur. Bu ilaçları kullanan hastalarımıza cerrahi işlemler güvenle uygulanabilir. Bunun için işlem öncesinde bazı kan sulandırıcıların kesilmesi ve yerine enjeksiyon şeklinde ilaçların verilmesi gerekebilir.
Bu gibi durumlarda, hastanın ilgili doktoruyla önceden yazışılarak gerekli tedbirlerin alınması önemlidir. Bu tedbirler alındıktan sonra, hastalarımız implant gibi cerrahi işlemleri güvenle yaptırabilir ve kanama açısından herhangi bir sorunla karşılaşmaz. Hatta bazı kan sulandırıcı ilaçlar işlem öncesinde kesilmeden de işlem yapılabilir.
Bunun dışında, kan sulandırıcıların bir diğer etkisi, işlem sonrasında oluşabilecek morluk ve şişlikler üzerindedir. Bu ilaçlar kullanıldığında, şişlik ya da morluk normalden biraz daha fazla olabilir. Ancak gerekli medikal tedaviyle, bu durumlar genellikle ortalama bir hafta içinde tamamen geçer.
İmplant Uygulaması Sonrasında Yüz Şişer mi?
İmplant uygulaması sonrasında, cerrahi müdahaleye bağlı olarak yüz şişliği ya da oluşabilecek morluklar normal kabul edilmektedir. Bunun engellenebilmesi için, ilgili bölgeye sıkı bir şekilde buz uygulanması, birkaç gün boyunca implant yapılan taraf üzerine yatılmaması ve beraberinde bazı medikal ilaçların kullanılması önerilir. Ayrıca, yüzün dış kısmına uygulanacak bir jel yardımıyla şişlik ve morlukların en aza indirilmesi mümkündür.
Alerjisi Olanlar İmplant Yaptırabilir mi?
İmplant tedavilerini ilgilendiren alerjik durumlar genellikle metal alerjileridir. İmplantların büyük çoğunluğu, yaklaşık %95–96 oranında titanyumdan, geri kalan küçük bir oranda ise alaşımlar içeren malzemelerden üretilir. Bu alaşımlar, implantın kalitesine ve türüne göre değişiklik gösterebilir. Hangi malzemelerin kullanıldığı bilgisi, üretici firmalar tarafından ilgili hekimlere iletilmektedir.
Önemli olan nokta, hastalarımızın metal alerjisi durumlarında hangi metallere karşı alerjik olduklarının belirlenmesi ve uygulanacak implantın bu metallerle temas etme ihtimalinin değerlendirilmesidir. Bu değerlendirme doğru şekilde yapıldığında, implant materyaline karşı gelişebilecek alerjik reaksiyon riski neredeyse yok denecek kadar azdır.
İmplantın Düşme Riski Var mıdır?
İmplant üzerine yapılan dişler, geçmişte yapıştırma sistemiyle sabitlendiğinde, kullanılan yapıştırıcı maddenin uzun vadede çözülmesi durumunda düşme riski oluşabilirdi. Bu durumun önüne geçebilmek için günümüzde artık vidalı sistemler tercih edilmektedir. Vidalı sistemle sabitlenen kaplamalarda düşme riski bulunmaz.
İmplant Tedavisi Sonrası Konuşma Etkilenir mi?
Diş eksikliği ya da dişin tamamlanması gibi durumlarda konuşma etkilenebilir. Ancak bu durum genellikle geçicidir. En fazla birkaç gün ile bir ay arasında, bireyin dudak ve dil hareketleri yeni yapıya alışır ve konuşma eski haline döner.
İmplant Yaptırmak Estetik Olarak Ne Gibi Avantajlar Sağlar?
İmplant tedavilerinde, eksik dişin tamamlanması yalnızca görsel açıdan estetik bir iyileşme sağlamakla kalmaz; aynı zamanda yüzün diğer dokularını da desteklediği için yaşlanma belirtileri ve kırışıklık gibi olgular üzerinde de olumlu etkiler gösterir.